18 Şubat 2008

İstanbul...

Pek hoş olmayan bir nedenden dolayı haftasonu İstanbul'a gitmem gerekti. Zaten ne zamandır sayıklıyordum, "bir istanbula gitsem","benim istanbulum geldi ne zaman gidiyoruz" tarzı cümleler ağzımdan düşmüyordu. Velhasılıkelam gittim sağolsun Alper aldı götürdü getirdi, Münir konaklamamızı sağladı, Mustafa güldürdü, Ufuk tecrübelerini anlattı vesaire vesaire. Erinç'in erkek ve boşaltmak ile ilgili kurduğu cümleleri buraya yazmıyorum bile. :]

Tabi ki İstanbul'a 2 günde doymak mümkün değil. Melankoli ve farklılıkların yurdu :] insanı her türlü bünyesine çeken değişik bir ülke. Artık şehir olamayacak kadar büyük.

Cuma akşamı Taksimdeydik. Beyoğlu'na bildiğiniz sokak müzisyenler hakim olmuş :] Kemençe çalan Trabzonspor bereli uşak, blues brothers tarzı siyah giyimli saksafon çalan amcalar, Harmonika çalan teyzemiz ve zurnacı boyacı çocuk :] Bir baştan öbür başa yürürken kulağınızdan melodiler eksik olmuyor.

Tabi cumartesi günü başlayan kar bizi eve hapsetti. Allah'tan tedarikliydik :] sabaha kadar muhabbet, dertleşme. Güldük söyledik. Yine dışarı çıksak bu kadar eğlenirmiydik bilemiyorum. Kar kesintisiz yağıyordu ama ne kar. Göz gözü görmez oldu. Değil bir yere gitmek dışarıya adımınızı atamıyorduk.

Pazar sabah tekrar yollara düştük ve 9 saatlik bir yolculuk sonrası tekrar Ankara.

Hiç yorum yok: